ELİNE NE VERİRLERSE ONU MU YAZIYOR?
Bu iş, burada kalmayacak!
Ergenekon davasından bahsediyorum.
Derin ilişkiler, Ergenekon iddianamesi ile açıklanan boyutlarıyla kalmayacak.. Bu derin ilişkilerin, basındaki ayaklarına da, bu iş mutlaka uzanacak!
Tahmin değil, iddianamedeki izdüşümlerinden bunu söylüyorum..
İddianamede anlatılıyor da öğreniyoruz; Veli Küçük ile Saygı öztürk arasındaki söyleşide, terör örgütünün mesajlaşmasını!..
Bizim gazetecilik diye gördüğümüz söyleşinin arkasında, terör örgütünün kurucusunun, tetikçisine gönderdiği mesaj varmış aslında..
Hepimiz o söyleşiyi okumuştuk zaten.
Ama doğrusunu söylemek gerekirse, böyle bir bağlantı kuramamıştık o zaman!.
Neymiş o bağlantı?
Veli Küçük, Gözcü gazetesinden Saygı öztürk’e (Gözcü kapanınca, devlet gazetesine geçti) diyor ki, “Ben onu Süleyman diye tanıyorum!”
Veli Küçük’ün “Onu” diye tanımladığı kişi, Muzaffer Tekin..
Muzaffer ve Süleyman!
Birbiri ile hiç alâkası olmayan iki isim..
Saygı bey; Veli Küçük, komutanına hiç saygıda kusur eder mi?
Etmez tabii ki!
Sormuyor, “Nereden çıktı bu Süleyman muhabbeti? Süleyman, o kişinin kod adı mı yoksa? Veya onu size tanıştıran kişi mi, Süleyman diye takdim etti?”
Saygı sormuyor, aynen yayınlıyor Veli paşanın mesajını..
Şimdi cezaevinde olan generallerin, kendisinin eline tutuşturduğu haberleri yayınladığı gibi..
O soru sorma noktasında değil ki zaten! Eline ne verilirse, onu yazacak!
Oysa bu garip cümle ile; Veli Küçük, cezaevindeki Danıştay katiline, Saygı öztürk aracılığıyla, Aydın Doğan’ın Gözcü gazetesinden mesaj yollamış oluyor..
Olsun, kim çakacak ki?
Alparslan Arslan da mesajı alıyor, o güne kadar “Cinayeti ben tek başıma işledim, kimseden emir almadım” demesine rağmen, birdenbire ifade değiştirip, “Emri; amirim Süleyman Esen’den aldım. O her şeyi açıklayacak” diyor!
Ve Danıştay katili ile etrafındaki isimlerin bar-pavyonda eylem hazırlığı yaptığı bilgileri, böylece tekrar ikinci plana atılıyor. Kamuoyuna, “Din alimi olan birisi emretti. Dini duyguları kuvvetli bir avukat arkadaşı bombaları verdi.. Alparslan da, eylemleri yaptı” senaryosu pompalanıyor!
Ergenekon iddianamesinde, Danıştay katilinin ifade değişikliğinin arkasında, Veli Küçük’ün Saygı öztürk aracılığıyla gönderdiği mesajın olduğu açık açık anlatılıyor!
Demek ki iddianame; öyle kahve dedikoduları ile doldurulmamış.. Tam aksine; sizin kahve dedikodusu zannettiğiniz sohbetlerin içinde, ne mesajlar varmış da biz öylece seyrediyormuşuz.
Bu iddianamenin, burada kalmayacağı ve medyaya da uzanacağı yönündeki kanaatim, bu tekil olaydan kaynaklanmıyor.. Bakın; mahkemece de kabul edilen iddianameyi hazırlayan savcılar, Danıştay cinayeti sonrasındaki yayınları tek tek incelemiş ve iddianameye alıntılamışlar:
“Açık kaynaklardan elde edilen Danıştay Saldırısı hakkındaki bazı haber ve yazılar aşağıya alınmıştır.” şeklindeki giriş sonrasında, Milliyet gazetesinden tutun, Hürriyet,Akşam, Cumhuriyet vesair.. Danıştay cinayetinin dini gayelerle işlendiği şeklinde yönlendirici haber yapan tüm gazetelerin başlıkları alıntılanmış.. Şu ifadeleri de iddianameden alıntılıyorum: “18 Mayıs 2006 tarihli MİLLİYET Gazetesi olayı 'LAİKLİĞE KURŞUN' manşeti ile duyurmuştur. Gazete Danıştay Saldırısını gerçekleştiren Av. Alparslan ARSLAN'ın dindar ve ülkücü olduğunu belirterek "Allah’ın askeriyiz" diye bağırıp ateş ettiği, babasının "Namazında niyazındadır” açıklamalarına yer vermiştir. 20. sayfasında ise "Danıştay ile hükümet bugüne nasıl geldi?" başlıklı haberle Danıştay Başkanlığı ve Hükümetin bir kavga içinde oldukları anlatılmıştır. 18 Mayıs 2006 tarihli HüRRİYET Gazetesi olayı 'KAŞIYA KAŞIYA' manşeti ile duyurmuştur. Gazete türbanın her fırsatta toplumun gündemine sokulduğunu, Danıştay’ın türbanla ilgili aldığı bir karardan sonra hedef gösterildiği belirtilerek, saldırganın "Allah’ın askeriyim" diyerek ateş açtığı ve "türbanın cezasını verdim" dediğini yazarak, "Danıştay'ı suçlamıştı” başlığı ile Başbakan'ın Danıştay'ı hedef gösterdiği izlenimini vermiştir.”
Evet, savcıların bu tesbitlerini ciddiye almak gerekir..
Savcılar; olayın sadece asayiş yönünü değil, medya uzantısını da takip ediyorlar.
Bunu tahmin olarak söylemiyorum, yine iddianamedeki değerlendirme cümlelerinden size aktarayım: “Yukarıda da çok azına yer verilebilen gazetelerin Danıştay Saldırısının hemen sonrasında, henüz soruşturmanın başlangıcında acele ile, Danıştay Saldırısının hükümet ile Danıştay arasındaki gerginliğe bağlandığı, hükümetin türban konusundaki tutumunun saldırı faillerine cesaret verdiği, eylemden hükümeti sorumlu tutan her kademeden devlet görevlisi ve geniş halk kitlesinin hükümete öfke içerisinde bulunduğu haber ve yorumlarına yer verdikleri görülmektedir.”
Şimdi bekleyeceğiz, medya boyutunda neler var, sonraki iddianamelerle göreceğiz